RİSALE-İ NUR ASRIN MÜZMİN HASTALIKLARININ İLACI
RİSALE-İ NUR ASRIN MÜZMİN HASTALIKLARININ İLACI
Risale-i Nur bu asrın ve gelecek asrın bir ilacıdır.
Risale-i Nur bu asrın bütün hastalıklarına karşı mücerrep, tecrübe edilmiş, kullanışlı bir ilaçtır.
Ancak ya istifade edilmeyişi veya yeteri kadar fayda görmemenin birkaç sebebi vardır,
- Yıllarca ve bir ömür boyu eserleri okur, faydasını görür, hisseder. İlaç niyetine kullanmıştır.
Ancak ilacın özelliklerini anlatan Prospektüsü okumamıştır.
Faydalı yan etkisi nedir, ek olarak ne kullanmalı bilmez.
Nitekim bazen ağır ilaçların yanına mide ilacı da yazılır, mideyi korusun diye.
Antibiyotik verilir, zararlı mikropları korusun diye.
“Risale-i Nur’u “anlayarak ve kabul ederek okuyan bu zamanın mühim ve hakikatli bir âlimi olabilir.” (Lem’alar, s. 171.)
- Baştan anlamıyorum der, kullanmayı terk eder. Çocuk akıllı kimse gibi, ilaç acıdır deyip de kullanmayı bırakması gibi.
Müftünün anlamıyorum demesi gibi.
- Veya ihtiyacım yoktur, deyip istinkaf eder, faydasını göremez. Ezher’den mezun olanın bile durumu ve hastalığının farkında olmayıp, farklı ilaçlar kullanır.
- Muannid ve hasımdır. Hastalığını bilmez, ilaçları kullanmaz, başkalarına da mâni olur.
Kendi gibi hasta bir toplum ister. Tıpkı herkese Korona hastalığına bulaşınca bağışıklık oluşacak, ölüm tehlikesi olmayacağını düşünür.
@@@@@@@@@
Kuranı kerim bir ilaçtır, bütün Asırlara bakan cihetiyle.
Doğrudan doğruya Kurandan alıp ilhamı….
Kuranı Kerim bütün asırların bütün hastalıklarına karşı mücerrep, tecrübe edilmiş, kullanışlı bir ilaçtır.
Sadece dinler faydasını görür, anlama yoluna gitmeyince yeterli istifadeyi elde edemez.
İbret alınmaz her gün okuruz ezbere de;
Bir ibret aranmaz mı ayetlerde?
Ya okur geçeriz bir ölünün toprağına
Ya açar bakarız nazm-ı celilin yaprağına
İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne taze mezara okunmak ne fal bakmak için.
@@@@@@@
Sünneti Seniyye bir eczacı maharetinde tavsiyede bulunan, bütün asırların bütün hastalıklarına karşı mücerrep, tecrübe edilmiş, kullanışlı bir ilaçtır.
Kuran bana yeter, diyen insan, eczacısız ilaç kullanmayı ve yan Etkilerden etkilenmesin yolunu açmaktadır.
-Üstat Bediüzzaman. Marifet nuruyla Marifetullah’ın gözlüğü ile kâinata bakarak, kâinatın adeta ruhunu okumuştur ve haritasını ortaya çıkartmıştır, o da her şeyin Vahdet ve Tevhid üzerinde, etrafında ve çevresinde dönmüş olması, Kainat Vahdet ve Tevhid üzeridir. Her şeyde bir Vahdet sikkesi mührü, damgası, işareti, Remzi mevcuttur. Her şey vahdetten çıkmıştır, vahdete gitmektedir. Ondan geldik, ona gideceğiz misali, her şeydeki bu Tevhid mührü damgası, kâinatın mahiyetini mahlukatını ortaya çıkaran Temel unsurdur. Aksi takdirde netice yanlış olur, sonuç elbette ki elde edilemez yanlış birçok yollara girilmiş olur. Doğruyu bulup hedefe gitmenin yolu. Sonuç olarak cennete varmanın yolu Vahdet ve tevhitten geçer.
@@@@@@@
Sual: Zindan-ı atâlete düştüğümüzün sebebi nedir?
Cevap: Hayat bir faaliyet ve harekettir. Şevk ise matiyyesidir. İşte, himmetiniz şevke binip mübareze-i hayat meydanına çıktığı vakit, en evvel düşman-ı şedîd olan yeis rastgelir. Kuvve-i mâneviyesini kırar. Siz o düşmana karşı -Lâ taknetu-(Ümidinizi kesmeyin.” Zümer Sûresi, 39:53.) kılıncını istimal ediniz.
Sonra müzahemetsiz olan hakkın hizmetinin yerini zapteden meylüttefevvuk istibdadı hücuma başlar. Himmetin başına vurur, atından düşürttürür. Siz -kunu lillah-(Allah için olunuz.) hakikatini o düşmana gönderiniz.
Sonra da ilel-i müteselsiledeki terettübü atlamakla müşevveş eden aculiyet çıkar, himmetin ayağını kaydırır. Siz, -vasbiru ve sabiru ve rabitu- ’yu siper ediniz.(“İbadette, musibette ve günahtan kaçınmakta sabırlı olun; sabır yarışında düşmanlarınızı geride bırakın; her an cihada hazırlıklı bulunun.” Âl-i İmrân Sûresi, 3:200.)
Sonra da, medeni-i bittab olduğundan ebnâ-yı cinsinin hukukunu muhafazaya ve hakkını onlar içinde aramaya mükellef olan insanın âmâlini dağıtan fikr-i infiradî ve tasavvur-u şahsî karşı çıkar. Siz de, -Hayrunnas enfeuhum linnas- (İnsanların en hayırlısı onlara faydalı olandır.” El-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 2:463; el- Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 3:481, no: 4044.) olan mücahid-i âlîhimmeti mübarezesine çıkarınız.
Sonra, başkasının tekâsülünden görenek fırsat bulup, hücum edip belini kırar. Siz de, -Alallahi la ğayrihi-Fel yetevekkelil mütevekkilun-
(Sadece Allaha, başkasına değil-Tevekkül edenler de yalnızca Allah’a tevekkül etsinler.”İbrahim. 12) olan hısn-ı emevv himmete melce ediniz. Sonra da acz ve nefsin itimatsızlığından neş’et eden ve işi birbirine bırakmak olan düşman-ı gaddar geliyor. Himmetin elini tutup oturtturur. Siz de, -lâ yadurrukum men dalle iże-htedeytum- (Siz doğru yolda oldukça, sapıtmış olanlar size zarar veremez.” Mâide Sûresi, 5:105.)
olan hakikat-i şâhikayı üzerine çıkarınız. Tâ, o düşmanın eli o himmetin dâmenine yetişmesin.
Sonra, Allah’ın vazifesine müdahale eden dinsiz düşman gelir; himmetin yüzünü tokatlar, gözünü kör eder. Siz de, -istekim kema umirte- (Emrolunduğun gibi dosdoğru ol. (Hud Suresi:112))
-Velâ teteemmer ala seyyidike- (Efendine efendi olmaya çalışma.) olan kâr-âşina ve vazifeşinas olan hakikati gönderiniz. Tâ onun haddini bildirsin.
Sonra, umum meşakkatin anası ve umum rezaletin yuvası olan meylürrahat geliyor. Himmeti kaydeder, zindan-ı sefalete atar. Siz de, –leyse lil-insâni illâ mâ se’â-
(İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.” Necm Sûresi, 53:39.) olan mücâhid-i âlicenabı o cellâd-ı sehhara gönderiniz.” (Münazara. Bediüzzaman. 138.)
@@@@@@@@
Zindanı atalete düştüğümüzün sebebi nedir?
Risale-i Nur’a göre, zindan-ı atalete düşmemizin başlıca sebebi, hayatın bir faaliyet ve hareket olduğu gerçeğini unutmamız ve şevkimizi kaybetmemizdir. Yani, yaşama karşı olan heyecanımızı ve isteklerimizi yitirdiğimizde atalete düşeriz.
Bu durumun ortaya çıkmasında etkili olan bazı faktörler şunlardır:
* Yeis: Hayat mücadelesine ilk adımımızı attığımızda karşılaşılan en büyük engeldir. Başarısızlık korkusu ve umutsuzluk, bizi harekete geçmekten alıkoyar.
* Meyl-i tefevvuk: Başkalarından üstün olma arzusu, hizmet yolunda ilerleyenleri engeller. Kendi çıkarlarını ön plana çıkaran bu tutum, Allah için çalışma isteğini zayıflatır.
* Acelecilik: Hemen sonuç almak isteme, sabırsızlık ve acelecilik, hizmet yolunda ilerleyenleri yorar ve vazgeçmelerine neden olur.
* Muvaffakiyetsizlik korkusu: Başarısız olma korkusu, insanları harekete geçmekten alıkoyar.
Bu durumdan kurtulmanın yolu, Allah için çalışmak, sabırlı olmak, başkalarının iyiliği için çaba göstermek ve yeise kapılmamaktır.
Özetle: Zindan-ı atalete düşmemizin sebebi, hayatın anlamını unutmamız ve kendimizi kısıtlayıcı düşüncelere hapsetmemizdir. Bu durumdan kurtulmak için, hayatı kucaklamak, hedeflerimize doğru adım atmak ve Allah’a güvenmek önemlidir.[1]
************
“Bundan sonra İstanbul’da fazla kalmaz, Van’a gitmek üzere İstanbul’dan ayrılır, Batum yoluyla Van’a giderken Tiflis’e uğrar. Tiflis’te, Şeyh San’an Tepesine çıkar. Dikkatle etrafı temaşa ederken yanına bir Rus polisi gelir ve sorar:
“Niye böyle dikkat ediyorsun?”
Bediüzzaman der: “Medresemin plânını yapıyorum.”
O der: “Nerelisin?”
Bediüzzaman: “Bitlisliyim.”
Rus polisi: “Bu Tiflis’dir!”
Bediüzzaman: “Bitlis, Tiflis, birbirinin kardeşidir.”
Rus polisi: “Ne demek?”
Bediüzzaman: “Asya’da, âlem-i İslâmda üç nur, birbiri arkasından inkişafa başlıyor. Sizde birbiri üstünde üç zulmet inkişafa başlayacaktır. Şu perde-i müstebidane yırtılacak, takallüs edecek. Ben de gelip burada medresemi yapacağım.”
Rus polisi: “Heyhat! Şaşarım senin ümidine.”
Bediüzzaman: “Ben de şaşarım senin aklına. Bu kışın devamına ihtimal verebilir misin? Her kışın bir baharı, her gecenin bir neharı vardır.”
Rus polisi: “İslâm parça parça olmuş.”
Bediüzzaman: “Tahsile gitmişler. İşte Hindistan, İslâmın müstaid bir veledidir; İngiliz mekteb-i idadîsinde çalışıyor. Mısır, İslâmın zeki bir mahdumudur; İngiliz mekteb-i mülkiyesinden ders alıyor. Kafkas ve Türkistan, İslâmın iki bahadır oğullarıdır; Rus mekteb-i harbiyesinde talim ediyorlar. İlâ âhir…
Yahu, şu asilzade evlât, şehadetnamelerini aldıktan sonra, herbiri bir kıt’a başına geçecek, muhteşem âdil pederleri olan İslâmiyetin bayrağını âfâk-ı kemâlâtta emevvüç ettirmekle, kader-i ezelînin nazarında, feleğin inadına, nev-i beşerdeki hikmet-i ezeliyenin sırrını ilân edecektir.”[2]
MEHMET ÖZÇELİK
15-01-2025
[1] Bak. http://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/munazarat/ifade-i-meram-ve-uzunca-bir-mazeret/136
[2] http://www.erisale.com/?locale=tr&bookId=14&pageNo=103#content.tr.14.103